DİKKATTEN RİKKATE
Hepimiz
dikkatli olmalıyız. Temkinli olup, her işin sonunu hesap etmeliyiz. Bugün
yarına gebedir derler, o halde dikkatle düşünmeliyiz. Her ayrıntıyı
düşünmeliyiz. Çünkü kötülük artık ayrıntıda, ummadığımız ve farkına
varamadığımız yerlerde. Küçük zihin oyunlarıyla büyük bir topluluk veya toplum
ansızın harekete geçebiliyor. İnsanlık tarihi, harekete geçenler tarafından
inşa ediliyor. Öyle veya böyle ansızın gerçekleşen her olayın sebepleri aslında
uzun bir olaylar ve olgular vesilesiyle gerçekleşiyor. Bu yüzden sakince durup,
etrafımızı dikkatle izlememizi öneriyorum.
Bir adım
geri atarak, etrafta olan bitenleri iyi görebiliriz. Ama birkaç adım daha geri
atarsak dünyadaki olay ve olgulara dâhil, büyük resmi görebiliriz. Dikkatle
etrafa bakarsanız eğer ayrıntıda olan her kötülüğün büyük bir ağın parçası
olduğunu göreceksiniz. Bu noktada
harekete geçmek için yollar ve metotlar arayarak tarihe yön verebilirsiniz veya
tarihe gömülüp kalabalığa karışarak kaybolabilirsiniz.
Eğer bir
kötülüğün resminin çizilmesi yarışması olsa, herkes kendi bakışına göre buna
çizecektir. İçerisindeki en duygusal ve acınası ve bir sebep için yapılan
kötülükte birinci gelecektir. Hâlbuki kötülük bundan fazlasıdır, kötülük
insanların aşksız bırakılmasıdır. Fethi Gemuhluoğlu “Aşksız insanlar görüyorum.
Onlar kalabalıkta yaşıyorlar, vitrinlere bakıyorlar, günlük yaşıyorlar ve büyük
pazarlıklar yapıyorlar” diye kırgınlığını dillendiriyor. Benzer şekilde şair
İsmet Özel, Propaganda şiirinde “Köleler gördüm/ gözleri camekânlarda” diye bir
tespitte bulunuyor. Unutmayın ki en isabetli tespitleri genelde şairler yapar.
Çünkü hiçbir sosyolog şu tespiti incelikle yapmamıştır: “Halk aşksızsa sokaklar
banka dükkanlarıyla doludur” / Zarifoğlu.
Büyük
resimde insanoğlunun birbiriyle kavgası, hengâmesi var. Bir tarafta açlıktan
sırtları karınlarına yapışanlar, diğer tarafta hızlı yemek kültüründen
şişmanlayanlar. Bir arkadaşım Afrika’da çocukların su diye çamurlu suyu
gösterdiğini anlatmıştı. Saf sudan bihaber olan milyarlar var, öte yandan suyu
boş yere harcama lüksüne sahip olanlar var. Eskiden süt banyosuyla ilgili
haberler yapılırken sağlıktan bahsedilirdi ama o sütle kaç aç çocuk
doyabileceği bahsedilmezdi. Çoğunluğun rahatsız olduğu zamanlarda birkaç edebi
cümle ve mitingle rahatsızlığı giderilir oldu. Bir adım geri atıp dikkatle olan
bitenleri incelediğimizde kolayca ikna olduğumuzu görürüz. Her gün medya
yoluyla yapılan propagandalarla (reklamlarla) zihin dünyamızla oynanıyor. Bir
bakkala, markete, alışveriş merkezine gittiğimizde ilkin indirimli olan kırmızı
etiketlere bakıyoruz. Çünkü kırmızı renk olarak zihnimizde harcama yapılmasına
yönelik uyarılarda bulunuyor. Her şeyin bir ağ gibi sarıldığı dünyada aşksızlık
illeti yayılıyor. Öyle bir aşksızlık ki, Türkiye’de insanlar gençliğinin
baharını sınav ve eğitimle geçirerek 8/5 çalışma hayali içinde geçiriyorlar.
Arta kalan zamanı tatil ve dinlenme olarak adlandırıyorlar. Oysa Rabbimiz “Bir
iş bittiğinde hemen başka bir işe koyul” dediğini biliyoruz ama tatbik etmekte
tereddüt sahibiyiz çünkü zihnimiz satın alınan ve alınmak isteyenlerle
tembelleştiriliyor. İstediklerimizi üretmemiz gerektiğini savunuyorum. Gandhi
“Olması istediğin değişimin kendisi ol!” derken lafla peynir ekmek gemisi
yürümeyeceğini vurguluyor.
Bahsettiklerimin
hepsi aşağı yukarı bir grup kesimin bildiği şeyler: Kötülüğü biliyorlar, kendi
içerilerinde bir muhasebeleri var ve bu doğrultuda hareket ediyorlar. Tek bir
açıkları var o da dikkatleri olsa da rikkat konusunda eksikler. Dünyada olan
bitenleri görmek için bir ve birkaç adım geri gitmek de yeterli olmuyor. Fark
etmek de yeterli değil. Bir ince seziş, kavrayış lazım. Tüm bu olan bitenleri
anlatabilecek bir dil, muhabbet lazım. İşte bu rikkat meselesidir. Kötülük
insanoğlu var oldukça olmaya devam edecek. İyilik için birkaç söz ve çağrıdan
fazlası lazım, her sözümüz bir hareketle olmalı. Dilimizle anlatmamalıyız,
halimizle anlatmalıyız. Hal dili insandan insana geçer, dilin ise takıldığı
yerler olabilir. Rikkatimizi olay ve olgulara yönelik anlatma, aktarma,
harekete geçme ve geçirme olarak kavramalıyız.
Dünyanın
hali izahı için birçok istatiksel bilgiler mevcut. Bu mevcut bilgiler herkes
tarafınca bilinebilir duruma gelebilir. Zaman zaman hayret içinde bile
kalınıyor. Nasıl olduğuna dair bir fikir olmadan yorum yapılabiliyor. İşte bu
noktada izah yetersiz kalıyor. Bilinen her bilgi dikkatsizlikle öğrenilmişse,
insanı değiştirmiyorsa aşksız bırakmaya devam edecektir. Aşksızlık her günün
birbirine benzemesidir. Bize emin adımlarla koşan çabalar lazım. Yolda olmaya
kötülük var oldukça devam edeceğiz ama bu sırada biz de ne yürümeliyiz ne de
emeklemeliyiz. Takatimizin sonuna kadar koşmalıyız. Dünya artık bir yangın
yeriyse, insanlar birbirlerine değil de camekanlara bakıyorsa, gençler
zamanlarını sınavlarda başarı için eğitimle geçiriyorsa büyük resimdeki ağ
çalışmaya devam ediyor demektir.
Biz bu
çarkın tekerine çomak sokma hayalindeyiz. Çünkü modern bir kölelik var.
Futbolda ve modada gelip geçici arzular var, parası olanlar hareket ettiriyor.
İnsanlar arzuları için ses çıkarmıyor. Dünyada halen toplam nüfusun 7 katına
yetecek kadar hammadde, besin kaynağı varken 1 milyar insanın aç uyumasının
izahı zordur. Birileri asırlarca yetecek kadar mal ve mülk biriktirirken kira
derdiyle ay sonunu getiremeyenler var. Savaşlara harcanan milyarlarca dolarla
dünya güzel bir hale gelebilirken, savaştan dolayı evinden, ailesinden,
çocuğundan olanlar var. İşte bu kötülük ağının bir kısmı. Rikkatimiz bu
gerçekleri en güzel bir dille aktarmak, anlatmak, harekete geçirmektir.
Memduh S.
Serencam
Yorumlar
Yorum Gönder