ROMANTİK OLAMADIM DİYE BURAYA KADAR GELDİM


Hani Yusuf, zindanda aklı başına gelir de efendisinin aşkına cevap verir diye umulmuştu da Züleyha tarafından aşkına cevap versin diye iftira atılmıştı. O, karanlık zindanda, sabırla ilk önce mahkûmları dinleyerek, samimi olarak, mahkûm olarak yaptığı işi en güzel şekilde yaparak zindandakilerin sevgisini kazanmış ve neticede zindan gül bahçesine dönüşmüştü. Görüldü ki Yusuf şartlara, zorluklara, düzene boyun eğmedi ve hem müjdeci hem kul hem de ahlak timsali olmuştu. Olayın nakledildiği Yusuf Suresi, peygamberimizin ve Müslümanların, Mekkeli müşrikler tarafından peygamberimize nakledilirken aynı zamanda bir müjde veriyordu ve müjde nihayetinde Mekke’nin Fethi ile gerçekleşiyordu. Birbirine hakkı söyleyip, sabredip, çetin imtihanlara karşı Allah’tan marifet dileyenler ancak kurtuluşa erecekler arasındadır.
Ahvali İzah
         Tarihi hatırlayınca farkına varacağız. Farkına varınca hiçbir günümüz birbirine benzemeyecek. O zaman hareketimiz ile dünyayı yön vereceğiz. Gemiye tayfa değil, kaptan yetiştirince, edebiyat yapmayı da bırakacağız. Zira romantik tarihçilik ile yetişen tayfa, buz dağını da görünce “İşte buz dağı! Birazdan çarpacak!” diyor ve yaklaşmakta olana dair bir eylemde bulunmuyor. Elimizden gelen dünyanın çivisini yerine koymak olmalı, oysa ellerimiz ardımızda bekliyorken “İşte!” derken de bir şey gösteremeyiz. Ahval-i izahımız böyle.
         Bir sandık dolusu hazine var, tüm insanlığa doğru pay edildiğinde yetebilir. Herkesin saadeti için çalışanlar, saadet ulaştığında da en mutlu olacak olanlardır. Doğru hareket etmek isteyenler için tarih, öncekilerin tecrübeleri ile dolu. Bu tecrübeler doğru uygulandığında, saadet gerçekleşecekken, öncekilerin masalları[1] uyutmaya devam ediyor. Oysa Allah bize diyor ki “Kalk ve uyar![2]” .
Ve bizler kalkmadan uyardıkça ciddiye alınmayacağız.
         Hatıra Gelenler
         Hatırlatmak gayesiyle tekrar ve tekrar diyeceğiz ki, hakkı söyleyip ve sabredip yalnız Allah’tan marifet dilemekle kurtuluş olacaktır. Hakkı söylenip sabredilmezse vazgeçilir, sabredilmez ve kuldan medet umulursa yolda kalınır. Kula kul olan adaletsiz dünyada vazgeçişler bir özgülük ve özgürlüktür. Adaletsiz dünyada, dilde, fikirde ve eylemde birlik olamayan Müslümanlar için hatırlatıcı bir davet niteliğinde yazıyorum. Dünya hengâmesinde kaybolanlar namına yazıyorum. Çünkü emredildiği üzere: “Kulak veren herkese hatırlatmaya devam et: Çünkü bu hatırlatmalar müminlere fayda sağlar.[3]” şuuruna varalım istiyorum.
Hatırlatılması gerekenler o kadar fazla ki…
         Merhale
         Bir amaç uğruna yaşayanlar, hedefleriyle anılır. İnsanoğlu hedefiyle nice imtihanlardan, zorluklardan geçer. Hedefi olmayanlar kalabalığa karışır ve kaybolur. Herhangi bir sesleri bile yoktur. Böyle insanlar için bir merhale yok. Merhale kuyudaki, inzivadaki, çöldeki insandadır. Muhasebe ettiği her düşünce ile evvela kendi içine düşen insan dibin olmadığını ve ışığın her zaman dışarda olduğunu fark eder ve bunun fark edilmesi gayesiyle yaşar. Yalnız kalır… Ya vazgeçer ya da mücahede eder. Vazgeçenler yok olanlardır ama ömrü mücahede ile geçenler tarihe geçeceklerdir. Ve o mücahedesiyle gelecek nesle bir yol bırakır.
         Muştumuz, alevlenen yüreklerimizle...  

         Gitmeden
         Gelecek, geçmiş kadar önemlidir. İbn-i Haldun “Geçmişler, geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.[4]” tespitini yapmış. Bu tespit uyananlar için. Uyanan, hareket edendir, yerinde durmayan ve her günü önceki gününden bir ileri olandır. Bir vicdan sahibi olanlarla geçmiş, geleceğe bir aynadır ve ders alındığında geleceği elimize alır ve geçmişte olduğu gibi yeniden tarih yazarız. Yoksa Allah aksi halle yaşayanlara, umutsuzlara, kuldan medet umanlara, sabrederek hakkı dillendirmeyenlere bir müjde vermiyor.
                                               Memduh S. Serencam


[1] İbn-i Haldun, Mukaddime,  Zakir Kadiri Ugan Çevirisi, 1982
[2] Müddessir 1
[3] Zariat 55
[4] İbn-i Haldun, Mukaddime,  Zakir Kadiri Ugan Çevirisi, 1982


Yorumlar

Popüler Yayınlar