Mihenk Taşı

Bu
tarihi vesikayı okurken aklımda ilkin “daha açıklanması gereken ve bilinmeyen
çok şey olmalı “ fikri oluştu. Bir bilgiyi okurken vay be diyebiliyor muyuz? Diyorsak
ya hayret duyduğumuzdan ya da kesin olduğunu sandığımız bilginin zihnimizde
yıkılmasındandır. Zira o zamana kadar Mısır Hiyografileri Tufan’nın öncesinden
kalma dil olarak biliniyordu. Gerçek öyle değildi.
Tarihin
sırtlandığı rol tecrübeleri aktarmaktır. Bütün bir tecrübeler onlarca kitaplarda
okunmayı bekliyor. Kitaplar tozlanmadan ve yıpranmadan, hareket etmek için
okumalıyız. Kendi Mihenk taşımızı oluşturmalı ve tecrübeleri öğrenerek doğruya
en yakın olan adımları atmalıyız. Mihengimiz ne gerçekler ne de yadsınamayan
yaşama standartlarıdır. Mihengimiz asla durmamak ve yeni bilgiler katarak hayata
en doğru kararı almaya doğru olmalı. Rosetta taşı bir misal, bilgilerin bir gün
bizi altüst edebileceğine.
Elden ne
geliyorsa diye bir şey yok. Elimizden ne geliyorsa o olacak ölçütte yani toplumsal
olarak en iyiye doğru hareket (devinim) edecek yol üzere hal almalıyız. Az
şeyle çok şey anlatmak marifet değil, az şeyle çok anlaşılmak önemli.
Ahmed
Cevdet Paşa tarihi şöyle açıklıyor: Miheng-ü sahih’ül ayar. Yani düzene en
doğru ayarı verebilmek. Ancak evvela biz kendimize en sahih (doğru) ayarı
vermeliyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder