Bir Varmış Bir Yokmuş
Kirlenmek Çirkindir.
'Bütün renkler aynı hızla
kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler' demişti İbrahim Tenekeci. Aslında
birinciliği onlar vermediler, beyaz bizzat hak ederek aldı bu ödülü. Onlar
sadece bir ödül töreni vaat etmişlerdi. Beyaz ise, ödül görmemiş bir
görmemişti. O yüzden kaptırdı kendisini zaman denen ırmağa. Ve başladık
herkesle beraber dünya yarışına. 'Durun bir dakika' diyecektik bu yarışı
düzenleyenlere. 'Müslümanlar zengin olmalı ki cihat edebilsinler' dedik önce.
Zenginlik, madde, dünya, bunlar sadece aracıydı. Sonra bir ara 'Müslüman da en
güzelini giymeli canım' oldu. Derken baktık 'bir lokma bir hırka bize yutturulmuş
bir nanedir' demişiz ve o gün bu gündür birinciliğe oynadık. Hâlbuki sade
yaşamak imandandı. Ve her şey kirlendi tek tek. Lokma, hırka, üslup, dava,
hayal, neşe, samimiyet, kardeşlik, gayret, cihat, ahlak ahlak ahlak… Yeri
gelmişken Oktay Akbal'ın sözünü hatırlayalım;
‘’önce ekmekler bozuldu, sonra her şey ‘’
Şaire Sitem
Sonra kirlendik işte. Bozulduk
demiyorum, Çünkü makineler bozulur. Biz makine değildik, biz tertemiz
beyazlardık, kirlendik. Bu hikâye bilindik bir hikâye. Fazla anlatmaya lüzum yok,
boş edebiyat olur. Şimdi yeni bir hikâye yazılıyor. Zamanın ve mekânın her şeyi
kirlettiğini gören bir kesim, bir kenarında iç dehlizlerine daldı. Şiire.
Kendini şiire vurdu ve böyle kurtulmaya çalıştı kirlenme hızından. Önceleri anlatılamayan şeyler şiirle
anlatılırdı. En has duygular, en samimi sevgiler ve en gerçekçi acılar. Acılar
şiirle anlatılırdı ve öyle duyulurdu dünyaya. Gel zaman git zaman tivitır da
çıkalı beri gördük ki, her yer şiir olmuş ve herkes şair. Bir şeylerden kaçan
herkes şiire sığınmış. Ve kalbini öyle tatmin ediyor. Şimdi gidişat şu ki, şiir
bir uyuşturucu oluyor. Eskiden yüreklerde cihat aşkı yeşerten marş ve
şiirlerimiz vardı, şimdi ise şiirler bizi mücadeleden alıkoyuyor. Yazarlık ve
şairlik sevdası gençlerin en enerjik çağlarında cihat meydanlarından uzak
olmalarına sebep oluyor. Bugün dünyadaki zulümleri gerçekten
kalbinde hisseden,
ama 'peki hedefin nedir?' diye sorduğumuzda 'yazar veya şair olup bunları anlatacağımdan
öteye bir gayret hedefi olmayan yığınla İslamcı genç var ve bunlar öyle boş
insanlar da değiller. Gerçekten bir şeyler hissediyorlar. Fakat beyler, bir
zulüm görüyorsanız ona şiir yazmak, onu anlatmak veya onun için ağlamak yetmez.
Sen yazarsan ben yazarsam kim bu yazılanları eyleme döküp, adil bir dünyayı kuracak?
Bir kavganın nasıl edileceğini anlatmak farklıdır, bizatihi o kavgada olmak
farklıdır. Haklarını yemeyelim, şiir ve güzel söz kalben bir şey hissettirebilir
ki hissettiriyor da. Ama hissedip yazmanın verdiği tatminiyle ve dünyanın
kirliliğini de bahane ederek, o şiiri yazdıkları Şey adına mücahededen vazgeçiyorlar.
Erkekler gibi cihat etmezseniz, kadınlar
gibi ağlarsınız.
Yani
cihat için çırpınması gereken yürekler, şiir için çırpınır hale geliyor. Söz
gelimi, yeryüzünde, üzerinde ölebileceği yarım metre toprak dahi bırakmadığımız
sahile vuran o çocuk için, ne edebi sözler edildi, ne şiirler yazıldı ve neler
yazılacak. Fakat bu durum bir şeyi değiştirebilir mi? yeni çocukların ölmeyeceği
bir sistemi getirebilir mi? Ameliyat masasında yatan cerrahi endike çocuğu,
cerrahın neşteri mi, yoksa bekleme odasında ağlayan annenin gözyaşları mı
kurtarır desek, hatırı sayılır miktarda annenin gözyaşlarını işaretleyenler
olur. Bunun da hatırı sayılır bir kısmı şair ruhlu veya öyle olmaya çalışan
insanlardır. Gözyaşı nemden ibaret değildir, aynı zamanda samimiyet ve içli bir
yakarıştır da, bu doğru. Fakat bizatihi o ihlas ve samimiyet, o neşteri elimize
almayı emretmektedir. Bugün dünyanın ümüğünü sıkan zalimler, ağlıyorlar diye
mazlumların haklarını verecek bir kalbe sahip değillerdir.
İnkâr etmiyorum; şiir, kalbe
ince bir şekil verme sanatıdır. Fakat zulmün bu kadar aşikâr olduğu bir dünyada
meselemiz şu; mazlum için ağlayan bir kalbin yanına, zalim için sıkılmış
yumruğumuzu da kaldırabiliyor muyuz?
Üstündeki fazlalıkları
kaldıranlara selam olsun. Onlar, yeni bir dünyanın işçileridir ve her türlü
rengin her türlü tonuna rağmen, bembeyazdırlar.
Yasin
Kara
Yorumlar
Yorum Gönder